Her geçen gün biraz daha içimizi karartan haberlerle uyanıyoruz. Televizyonu açıyorsun, sosyal medyaya bakıyorsun; kadın cinayetleri, çocuk istismarları, hayvanlara yapılan vahşetler, savaşlar, açlık, sefalet… İnsanın göğsü daralıyor, nefesi kesiliyor. Sanki bir kıyametin eşiğindeyiz ve biz, olan biteni çaresizce izliyoruz. Ne oluyor bize? Nerede hata yaptık? Eskiden dostluk vardı, aile vardı, sevgi vardı. Şimdi her şey menfaat üzerine kurulu. Aile bağları kopmuş, arkadaşlık ilişkileri çıkar üzerine şekillenmiş. Aşk ve sevgi ise tüketim toplumunun bir parçası hâline gelmiş. İnsanlar birbirine yabancı, birbirinden uzak. Sevdiğine sarılmak bile bazen zayıflık olarak görülüyor. Nereye gidiyoruz?
“En büyük karanlık, içimizdeki umut ışığı söndükten sonra başlar” |
İnsanların birbirine olan güveni kalmamış, kimse kimseye gerçek anlamda yakın değil. Güven duygusu yok olunca, dostluklar da, aşklar da anlamını yitiriyor. Bu kadar kötülük nasıl bu kadar yaygınlaştı? Etrafımızda dönen dolaplar, çıkar oyunları, ihanetler… Birbirine sevgiyle, saygıyla bakan kaç kişi kaldı? Herkes birbirini “nasıl kullanırım” diye bakıyor. Arkadaşlıklar, dostluklar yerini çıkar ilişkilerine bırakmış. Aileler dağılmış, komşuluk ölmüş, sevgi ise çoktan değersizleşmiş.
İşin kötüsü, bu kadar karanlığın ortasında ne yapmamız gerektiğini bilemez hâlde kalmışız. Kime güveneceğiz, kiminle yola çıkacağız? Gelecek, her geçen gün biraz daha kararıyor sanki. Yarınlarımız ne olacak? Çocuklarımıza nasıl bir dünya bırakacağız? Bir yandan savaşlar, diğer yandan doğanın yok oluşu, şiddetin her türlüsü gözlerimizin önünde cereyan ediyor. Kendi ellerimizle dünyayı mahvediyoruz.
Peki, biz ne yapmalıyız? Bu karanlık dünyada bir ışık yakmak mümkün mü? Belki de her şeyin cevabı burada yatıyor. Işığı kendimizde aramalıyız. Bir adım atmalıyız, belki küçük ama anlamlı bir adım. Birbirimize sarılmalıyız, güvenmeliyiz, sevginin gücünü hatırlamalıyız. Karanlığın içinden çıkmak istiyorsak, önce kendi kalbimizdeki karanlığı temizlemeliyiz. Empati kurmalı, yardımlaşmalı, paylaşmalı ve en önemlisi sevmeliyiz. Sevgi, belki de şu an en çok ihtiyaç duyduğumuz şey.
Bizi tekrar birbirimize bağlayacak olan tek şey, içimizde yeşerteceğimiz sevgi tohumları. Kendimize, insanlara, doğaya ve hayvanlara duyacağımız o saf sevgiyle belki de bu karanlığı biraz olsun aydınlatabiliriz. Geleceği kurtarmanın tek yolu, geçmişte bıraktığımız değerleri yeniden hatırlamaktan geçiyor.Kendimize, çocuklarımıza, yarınlarımıza borçluyuz bunu. Karamsarlıkla bir yere varamayız. Umut etmeli, çabalamalıyız. Kendi küçük dünyamızda bir fark yaratmak, belki de büyük değişimlerin ilk adımıdır.
Unutmayalım ki her karanlık, içinde bir ışık barındırır. Yeter ki o ışığı bulmayı bilelim…
Hadi eyvallah…
0 Yorum:
Yorum Gönder
Teşekkürler