19 Ağustos 2024 Pazartesi

Sen hangi seviyedesin?

Seviyelerin Kilidi: Maddiyat, Mutluluk ve Çocukluk Üzerine Derin Bir Düşünce

Hayat, biz farkına varmadan pek çok kez seviyelerden oluşan bir oyun gibi şekillenir. Her bir aşama, kendine has zorluklar ve ödüller barındırır. İlk bakışta basit gibi görünen bu oyunun kurallarını çözmeye çalışırken, farkına varırız ki maddi güce kavuşmak, sadece ilk seviyelerin kilidini açan bir anahtar gibidir. Maddiyat, her ne kadar mutluluğun kaynağı olmasa da, bazı gereksiz problemlerin ortadan kalkmasına yardımcı olur. Ancak işte tam da burada, oyunun asıl derinliği devreye girer: Para sadece bir araçtır ve onunla çözülen sorunlar, hayatın gerçek anlamına ulaşmak için sadece bir basamaktır.


“Peki ya sen hangi seviyedesin?”


İnsanlar maddi güce ulaştıklarında, yaşamlarındaki küçük ama can sıkıcı problemlerden kurtulurlar. Borçlar ödenir, ihtiyaçlar karşılanır ve günlük yaşamın stresi azalır. Bu noktada, bir rahatlama hissi doğar. Fakat bu, sadece oyunun ilk aşamasıdır. Maddi kaygılar azaldığında, insanlar farkında olmadan bir üst seviyeye geçerler. Artık onları rahatsız eden şeyler, daha soyut ve karmaşık hale gelir. Maddiyatın yetersiz kaldığı bu seviyelerde, kişinin içsel dünyası, manevi tatmin ve gerçek mutluluk arayışı devreye girer.

İşte tam da bu noktada, yaşamın büyük paradoksuyla karşı karşıya kalırız. İlk seviyeler, çoğu zaman maddi sorunların gölgesinde gizlenmiş, temel insani ihtiyaçlarla doludur. Ancak bu ihtiyaçlar giderildiğinde, insanın asıl yüzleşmesi gereken şeyin, kendi iç dünyası olduğu ortaya çıkar. Para, mutluluğu satın alamaz; bu, doğru. Ancak, onun varlığı bazı kapıları aralayabilir. Asıl soru ise şu: O kapının ardında ne var? Para sadece ilk seviyede işlev görürken, üst seviyelerde manevi bir anahtar gereklidir. Bu manevi anahtar, belki de kişinin içsel huzuru, sevgi, empati ya da anlam arayışıdır.

Hayatın bu oyununda, en yüksek seviyeye ulaştığımızda tekrar başlangıç noktamıza, çocukluğumuza döneriz. Çünkü çocukluk, aslında tüm seviyelerin kilidinin açık olduğu bir dönemdir. Çocuklar, maddi gücün ve ihtiyaçların ötesinde, saf bir mutluluk ve tatmin hali yaşarlar. Onlar için dünya, keşfedilmeyi bekleyen bir yer, her anı değerlidir. Çocukken, henüz maddi güce ihtiyaç duymadan, hayatın tüm seviyelerini yaşarız. Bir çocuk için, küçük bir oyuncağın verdiği mutluluk, büyük bir servete sahip olmaktan daha değerlidir. Çünkü o yaşlarda, mutluluğun anahtarı dışsal değil, içseldir.

Maddi güç, insanı bir süreliğine tatmin eder; fakat gerçek huzuru ve mutluluğu bulmak, bu seviyenin ötesine geçmeyi gerektirir. Belki de bu yüzden, yaşamın sonlarına yaklaştıkça insanlar tekrar çocukluklarına dönme arzusu duyarlar. Çünkü o zamanlar, tüm kapılar zaten açıktı. Yaşamın her anı, saf ve filtresiz bir mutlulukla doluydu. İşte bu yüzden, en yüksek seviye, çocukluğun saflığına ve masumiyetine geri dönüş olabilir. Yaş ilerledikçe, maddi kaygıların ötesine geçip, tekrar içimizdeki o çocuğu bulmak ve onun rehberliğinde hayatın tadını çıkarmak, belki de gerçek anlamda bir tamamlanmışlık hissi yaratır.

Velhasıl kelam, para ve maddiyat, yaşamın belirli seviyelerinde önemli bir rol oynar. Ancak bu, sadece oyunun başlangıç aşamasıdır. Gerçek mutluluğu bulmak, bu seviyenin ötesine geçmeyi, içsel bir yolculuğa çıkmayı gerektirir. Ve sonunda, tekrar çocukluk dönemimize, o saf ve mutlu zamanlara dönmek, hayatın asıl amacını kavramamızı sağlar. Çünkü çocukken, zaten tüm seviyelerin kilitleri açıktır ve mutluluk, en saf haliyle bizimledir.

Share:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Teşekkürler