14 Temmuz 2024 Pazar

YeşilÇam

2.Bölüm: Yeşilçam

 
“Nayır, nolamaz kafaları :)”

 Yoğun ve yorucu bir iş gününün ardından eve dönmek üzereyken, telefonuna gelen mesaj sadece bir davetti. Mesaj Cafer'dendi; onu kahve içmeye ve sohbet etmeye davet ediyordu. Yorgunluğuna rağmen bu daveti reddetmek istemedi, çünkü Cafer'le yapılan sohbetler her zaman keyifliydi.

Motorunu çalıştırıp yola koyuldu. Akşam güneşinin son ışıkları sokakları turuncu bir örtüyle kaplamıştı. Şehrin akşam telaşı içinde motorunun hafif vızıltısı eşliğinde Cafer'in evine doğru ilerledi.

Cafer'in kapısını çaldığında, kapı hemen açıldı ve içeriye davet edildi. Ev, her zamanki gibi sıcak ve samimi bir atmosferle doluydu. Cafer, mutfaktan kahve kokularıyla birlikte çıktı. "Hoş geldin! Hemen sana bir kahve yapıyorum," dedi gülümseyerek. Koltuğa oturup televizyonda oynayan diziye göz attı. Ekranda Ayten ablanın sarkastik rüyası vardı.(gibi dizisindeki bir türlü yapılamayan masa bölümü var ya işte o) Kahvelerini alıp oturduklarında, dizi hakkında konuşmaya başladılar. Dizinin komik sahneleri ve ilginç karakterleri üzerine kahkahalar atarken zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar.

Cafer, bir ara dizinin keyifli bir sahnesinde "Biliyor musun, bu dizi bana eski Yeşilçam filmlerini hatırlatıyor," dedi. "O filmlerin samimiyeti ve sıcaklığı bambaşkaydı."

"Kesinlikle," diye cevap verdi. "Kartal Tibet ve Filiz Akın'ın oynadığı 'Beyaz Güller' mesela. Unutulmaz bir filmdi."

Cafer hemen ayağa kalktı ve "Dur bir saniye," diyerek film arşivine yöneldi. "Bak, işte burada," dedi filmi göstererek. "İzleyelim mi?"

Başını sallayarak onayladı ve film oynatıcıya yerleştirildi. Kahvelerini yudumlarken film başladı. Kartal Tibet'in karizmatik duruşu ve Filiz Akın'ın zarif oyunculuğu hemen dikkat çekti. Hikaye dramatik ve dokunaklıydı.

"Beyaz Güller" filmi, 1970'lerin nostaljik atmosferinde geçen bir aşk hikayesini anlatıyordu. Filmin baş karakteri olan Mehmet, Kartal Tibet tarafından canlandırılıyordu. Mehmet, dürüst, çalışkan ve hayata karşı umut dolu bir gençti. Filmin başlarında Mehmet'in, köyünde sevdiği kız Zeynep'le (Filiz Akın) mutlu bir hayat sürme hayalleri izleyiciye sunuluyordu. Zeynep, güzelliği ve zarafetiyle herkesin dikkatini çeken, naif ve saf bir genç kızdı.

Ancak Mehmet'in hayatı, İstanbul'a göç etmesiyle tamamen değişiyordu. Şehirde karşılaştığı zorluklar, çalışma hayatının getirdiği sıkıntılar ve memleket hasreti, Mehmet'in karakterini derinleştiriyordu. Zeynep'le olan ilişkisi ise mektuplarla sürdürülmeye çalışılan ama zamanla zayıflayan bir bağ haline geliyordu.Cafer, bir sahneye işaret ederek, "Bak, burası ne kadar etkileyici. Mehmet'in umutlarını yitirdiği an, insanın içine işliyor," dedi.

"Evet," diye onayladı. "Kartal Tibet bu sahnede gerçekten harika bir oyunculuk sergiliyor. O çaresizlik hissi öyle gerçek ki."

Filmin ilerleyen bölümlerinde, Mehmet'in Zeynep'e duyduğu büyük aşk ve özlem, onu tekrar köyüne dönmeye itiyordu. Ancak köyüne döndüğünde karşılaştığı manzara, onun için büyük bir hayal kırıklığı oluyordu. Zeynep, ailesinin baskısı altında başka biriyle evlendirilmişti. Mehmet'in bu gerçekle yüzleşmesi, filmin en dokunaklı ve hüzünlü anlarından biriydi. 

Zeynep'in evlendiği sahnede, Cafer, "İşte burası beni her izlediğimde etkiler," dedi. "Zeynep'in gözlerindeki çaresizlik ve Mehmet'in kalbindeki kırıklık, insanın içini burkuyor."

Film boyunca, Mehmet'in iç dünyasındaki çatışmalar, İstanbul'daki yalnızlığı ve Zeynep'e duyduğu aşk, izleyiciye duygusal bir yolculuk sunuyordu. Filmin sonunda, Mehmet'in yaşadığı zorluklara rağmen hayata tutunma çabası ve Zeynep'e olan saf aşkı, izleyicilere umut dolu bir mesaj veriyordu ve unutulmaz çam ağacı.Sahi O sahneyi hangi kafayla yazmışlar :) 

Film bittiğinde, gece ilerlemişti. "Bu güzel akşam için çok teşekkürler," dedi. "Gerçekten çok iyi geldi."Cafer, "Ne demek, her zaman beklerim. Dikkatli git," diyerek onu uğurladı.

Motoruna bindiğinde, gece yarısı sessizliği şehri kaplamıştı. Motorunu çalıştırıp yola çıktığında, sokaklar neredeyse boştu. Yalnızca birkaç sokak lambası ve ara sıra geçen arabaların ışıkları geceyi aydınlatıyordu. Şehrin bu sakin hali ona huzur verdi. Rüzgarın yüzüne vurduğu serinlik, günün yorgunluğunu hafifletiyordu.

Yol boyunca, Cafer'le geçirdiği güzel anları ve "Beyaz Güller" filminin etkileyici sahnelerini düşündü. Filmin, hayatın küçük ama önemli anlarını nasıl da güzel yansıttığını, insana mutluluk ve hüzün karışımı bir his bıraktığını fark etti. Şehrin sokaklarında ilerlerken hafif bir gülümseme yüzünde belirdi.

Evinin kapısına vardığında, motorunu park edip derin bir nefes aldı.Kahve iyi gelmişti.İçeri girdiğinde yatağına uzanırken, yüzünde hala bir gülümseme vardı. O güzel sohbetlerin ve nostaljik anıların verdiği huzurla, rüya alemine doğru usulca yola cıktı.

Ertesi sabah, yeni bir gün getirecekleri için hazırdı. Yaşadığı anların ve paylaştığı dostlukların değerini bir kez daha anladı. Her anın kıymetini bilerek hayatına devam etti…

İzlemek isteyenler için link :)) 


Share:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Teşekkürler